tatil günlüğü

biliyorum, günlerdir tüm blogger alemi panik halde. "acaba kaba bizi terk mi etti?", "acaba onu gücendirecek bir şey mi yaptık?!", "lanet olsun kaba şimşek olmadan yaşamanın ne anlamı var ki lan?!?!" gibi panik yüklü düşüncelere gark oldunuz. çünkü okumuyorsunuz!!! eşşek kafalılar, daha iki post önce mi ne yazmadım mı lan tatile gidiyorum diye? ne geceyarıları evi arayıp annemin babamın yüreğine indiriyorsunuz?! manyak mısınız amına koyim!!! başımın tatlı belaları yææ ;) neyse hadi döndüm tatilden, sizden iyisi yok valla, köftehorlar sizi lsdkfjslkdfjldskf.

lafı daha fazla uzatmadan, günlerdir gözünüze uyku girmesini engelleyen müttiş tatil maceralarımı sizlerle paylaşayım bari!

ilk gün sabah, entel ve kedi seven insanlarıyla meşhur bozcaada'ya ayak bastım. hemen arkadaşın restorana gidip bira içtim. sonra bi bira daha. ve bir bira daha. tabi açıldım ben, dedim açın lan bir tane daha!! sert yaptım elemanlara. çünkü daha bir hafta orada olacaktım ve yüzgöz olmaya gerek yoktu. böyle içe içe öğleni buldum. güneş tepemde cayır cayırdı ama içmeye devam ettim. çocuklara dedim, benim şu gezginlere layık, her tarafından, "dünyanın götüne parmak atmış, huzuru şehirlerin keşmekeşinden kaçıp doğaya sığınmakta bulmuş, okuyan yazan, görmüş GEÇİRMİŞ romantik asi"lik akan sırt çantamı yalıya çıkarın. ben biraz daha içeyim de sonra gidip bir duş alayım! sonrasını hatırlamıyorum. bi uyandım istanbuldayım lan! o arada duş aldım mı, yoksa leş gibi bir on gün mü geçti hiç bilmiyorum sldkfjsdlkfjlksdfjs. şaka lan hemen inanmayın!!!!

şimdi gerçekleri konuşalım! bira içmeye başladım ben tamam mı, sonra dedim, üstümü değiştireyim. şöyle çekeyim şortu terliği, efendime söylim atleti filan. atletin iki kürek kemiği arasında kalan bölgesinde armani logosu olduğunu söylememe gerek yok sanırım ;)) neyse, resmi tatil kostümlerimi giydikten sonra tekrar indim restorana. zaten hemen benim yalının yanında yæææ restoran, zor olmuyo ulaşım yani ;) işte bikaç kanka felan gelmişti adaya, onlara rehberlik yapmak icab ediyodu, ben de hemen tutuşturdum ellerine adanın turistik haritasını, kalemle de işaretledim görmeleri gereken yerleri. tam bir evsahibi gibi! sonra onları yolladıktan sonra içmeye devaaaaam sldkfjsdlkfjdslkfjs.

akşam bunlar geldi tabi hemen yanıma. "ağbi sen kalkmadın mı hiç burdan yaa?" dediler. dedim, "lan ne kalkıcam ben yıllardır geliyorum buraya!". havamı attım. hayvani şekil yaptım heriflere. büzüldü resmen karşımda bunlar tabi. sonra tabi kurdurdum rakı sofrasını. mezeler, balıklar, salatalar, rakılar falan. hayvan gibi de bi manzara! yedik içtik biz. sonra dedim kalkın, sizi bara götüreyim. bara götürdüm bunları. orada da içtik. ben tabi böyle herkesi tanıdığım için, "bana herzamankinden verin arkadaşlar da ne istiyosa getirin, hiçbi şey eksik olmasın, misafirlerime mahçup etmeyin beni koçlar" gibi laflar söyledim mekancılara. şeklimi yaptım! ;) ha sonra kankalar gidince tabi şeyolmadı diyemem :( güneş doğarken uyumuşum.

sonra ben sabah kalktım. işte el yüz yıkama falan. sonra misafirlere o günkü rotalarını anlattım. içmeye başladım! sonra onlar geldi akşam. yine rakı balık olayı. sonra bar. sonra uyku.

bu böyle 19 mayıs egemenlik ve şeylik bayramına kadar aynı tamam mı? tamamsa siliyorum bunları? sınavda çıkacak bak bunlar anlamadığınız yerler varsa silmeyeyim! silmeyeyim tamam.

sonra bunlar gitti. benim bi kanka var, bi o, bi ben, bi de adanın kedileri kaldık lan adada! adanın nüfusu ağırlıklı olarak kedilerden oluşuyor. aslında daha önce rumlar varmış adada, ama bu kediler mübadele zamanı kovalamışlar hepsini. çünkü kedilere asla sahip olamazsınız! kediler karakterli hayvanlar!!! neyse işte biz kaldık adada. bu arada, genç arkadaşlar, oldu da yolunuz cihangir'e düştü diyelim, orada da saçları eşek traşı şeklinde ve kızıl renkli, pala bıyıklı feminist bi hatunla yakınlaşma yaşadınız. işte onunla konuşurken konu tatilden açılırsa, bozcaada'dan bahsederken sadece "ada" derseniz bu size puan kazandıracaktır. hatunu eve atıp bıyıklarını iple almamanız için hiçbir sebep kalmaz bu tavrınızdan sonra!

sonra işte günlerce restoran, bar, yalı arasında içerek geçirdik tatili biz. hergün gündüzden barı hazırladık birileri gelir diye. ama kimse gelmedi!! :( dört herif (ben, benim o kanka, mekanın iki ortağı) kent şeker reklamındaki ihtiyarlar gibi izledik yolları gözümüz yaşlı :( taşak kokusu içinde kaldık! verdik şömineye odunu, attık üstüne sucuk, kanat filan, yedik içtik, yutûpten "bak bak asıl bu süper :)))" diye diye komik vidyo içinde bıraktık üstümüzü başımızı :( taşak kokulu latifeler yapmaktan da geri durmadık! yeri geldi pandik attık birbirimize; yeri geldi seviştik!!! lsdkfjdlskfjlsd yok lan sevişmedik. hala bakiriz :(( bi de o şekilli kahvelerden yapan makinalardan almışlar, onunla felan oynadık. hayvan gibi ses çıkarıyo lan alet! formula gibi! tabi ben öyle sıkıntıdan aleti kurcalarken, hazırladığım yarak kürek kahvelerin parasını vereceğimi düşünmemiştim! :( amma paraymış lan o kahvelerin kilosu!!! kapitalizme boşuna lanet okumuyor demek insanlar yıllardır. her an politik bir kişilik olabilirim bu yüzden. çünkü kahve pahalı lan! :((

sonra işte böyle böyle haftasonu geldi. dedim ben kaçar hacııı!!! çünkü dedim:

YARIN CİMBOMA ÇAKICAAAAAAAZ SLDKFJSLDKFJDSLFJLS

dediğim gibi de oldu! sldkfsdlkfjdslkfjdlskfjls

23 kişi hayrettin: