çağımızın vebası: gitmek

dün sevgili kankam redyohedbengır ile hasbıhal eder iken, komiklik olsun diye "gitmek" ana başlığı altında geyik çevirmemiz akabinde elime aldığım habertürk gazetesinin pazar ekinde bir de ne göreyim a dostlar? yine yeni yeniden, yıllardır yılmadan yaptıkları gibi, medyamızın magazin cenahı "başka bir hayat mümkün" diye özetleyebileceğimiz teraneleriyle doldurmamışlar mı sayfaları?! doldurmuşlar.

hemen açıklayayım da kaynamasın, habertürk çok güzel lan, böyle sayfaları fışır fışır, çok hoş. ht kalitesi! sldfjklskdfjls

bu gitmek muhabbeti üzerine dönen denyo edebiyata vakfedilen enerji, daha aklıbaşında projelere kanalize edileydi, şimdi hepimiz çalışmadan yaşıyorduk. o gitmek edebiyatını bizzat yaşıyorduk hatta! sefahat alemlerinde can veriyordu birçoğumuz. ama yok, anca suya sabuna dokunmadan insanların yarasını kaşısınlar. bir sike derman olmadan, ha babam özenilecek modellerle akılları karıştırsınlar.

nedir bu gitmek hadisesi? hepimizin hayali değil mi? peki neden? çünkü hepimiz ölesiye sıkılıyoruz! mesai denen, hayatımızı siken bir mekanizmanın içinde ömür çürütüyoruz. çünkü hepimizin karnını doyurmak için paraya ihtiyacı var. bunu da büyük çoğunluk olarak birilerinin kurduğu düzende, maaş karşılığı sağlayabiliyoruz ancak. çok büyük hayaller kurmasan da o paraya yaşamak için ihtiyacın var. ama yıllardır haftasonu eklerinde, haftalık ya da aylık dergilerde bize örnek gösterilen adamlar ne diyor? "fazla büyük hayaller kurmadım, karnımı doyurmanın yeterli olduğuna kani oldum, aza tamah ettim vırt zırt". e peki birader o uçak biletlerini kim verdi sana? hangi aza tamah ettin amın evladı?! sanki biz boğazda yalı almak hedefiyle çalışıyoruz! lan bizim derdimiz de haftada bir kurulacak bir rakı sofrası, elli iki haftadan birinde kaçıp saklanacak bir pansiyon odası! kiminki aza tamah etmek bu durumda?!

ben bu modern zaman evliyalarının bir tanesinden bile paranın kaynağını açıklayan bir beyan görmedim. ama bize model olarak pazarlanan hayatlarının, sanki hiç parayla alakadar değilmiş gibi sunulmasından gına geldi. sikeyim "gitmek" diyen dillerinizi yahu!

iki sene evvel sanırım, bozcaada'da güneşin kırmızısıyla yaldır yaldır yanan denizin işaretiyle kurulmuş rakı soframız. mezelerimiz, salatamız, balığımız ve hafif esen bir rüzgarla muhabbete dalmışız. masada daha önceleri gördüğüm ama tanışmadığım, kırklı yaşlarda, uzun saçlı, çiroz bir adam da var. muhabbetin arasında, "kaba bu x abin de kışları tayland'da takılır ha" diyerek, beyefendinin kışları tayland'da takıldığı bilgisini veriyor ortak tanıdığımız. benim de aklıma ilk gelen, "ithalat ihracat işi yapan biri zaar bu herif" oluyor. "çakma ürünler mi ithal ediyosun abi eki eki" diyorum aklımca. ve beyefendi, "çalışmak mı?! hahaayt işim olmaz benim öyle şeylerle" gibisinden, bütün gecemin içine sıçan ukala repliğini savuruyor masaya. amın oğlu! yok efendim yıllardır kış görmemiş de, vay efendim aslında o yaptığı öyle çok pahalı bir şey değilmiş de, daha bir sürü yarak kürek konuşmalar. ne rakıdan, ne balıktan keyif alabildim lan! sonradan aldığım bilgilere göre, istanbul'da babasından kalan hanlar hamamlar varmış beyefendinin. gelen kiralarla da işte böyle modern zaman guruluğu yaparmış. e amcık hoşafı, bizim de olsa hazırda paramız, biz de yaparız senin yaptığını, ne artislik yapıyorsun denyo! çok pahalı bir hayat değilmiş!! vay be!

neyse işte, ben de hemen hazırladım sırt çantamı ve kendimi yollara vuracağım. bir kez gittin mi hep yolcusundur demiş ya şair lsdfkjldskfjls. ben gitmeye vurgunum a dostar varmaya değil sldkfjldskfjls. ya siktirin gidin be! neyse efendim o güne kadar yazmam falan aklınızda olsun, cuma günü ben kaçar! malak gibi yayarak geçireceğim bir haftadan sonra da tıpış tıpış dönerim aranıza :((( şehrin karmaşasından uzak, içsesimi duyabileceğim huzurlu bir mekan klsdjfldskjflskdfjs. deahsiktirin be bi hafta geçse de tatil başlasa amına koyim!

dönmeeeek mümkün mü artık dönmeeeeek onca alkolden sonra yeniden direksiyona geçmeek :((

17 kişi hayrettin: